ÜRKMEZ ve LEBEDOS / GEZGİN ÜRKMEZ ve LEBEDOS ÜRKMEZ Ege denizi kıyısında İzmir’e bağlı, sakin bir belde olan Ürkmez daha önce belediyelik iken belediyeler kanununda yapılan değişiklikle Seferihisar ilçesine bağlanmıştır. Ürkmez, Seferihisar ve Gümüldür arasında yer almaktadır. Beldenin kemer şeklinde sembolik iki giriş kapısı vardır. Seferihisar yönünden girişte omuzunda meyve sepetiyle bir köylü güzeli karşılıyor. Menderes, Gümüldür yönündeki kapısındaysa Ürkmez’i koruyan biri edasıyla bir Efe beklemektedir. M.Ö.2000 yıllarına dayanan tarihine bakılacak olursa, buraya ilk yerleşenler Giritlilerdir. Lidyalılar, İranlılar, Atinalılar ve Spartalılar da burada yaşamışlardır. Daha sonraları bu bölge Romalılar ve Bizanslıların egemenliğine girmiştir. İkinci Haçlı Seferi’nde Selçuklular bu bölgeyi topraklarına katmıştır. Aydınoğulları ve ardından 1384 yılında Osmanlı İmparatorluğuna dahil olmuştur. Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra yirmi üç yıl Moğolların egemenliğinde kalan bölge tekrar Aydınoğulları’nın eline geçmiş ama daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına katılmıştı. O dönemlerde Ürkmez’in nüfusu veba yüzünden çok azalmıştı.
LEBEDOS ANTİK KENTİ Ürkmez’in kuzeydoğusunda bulunan Kısık adı verilen kayalık yarımada üzerine kurulmuş Lebedos on iki İyon kentinden biridir. M.Ö. 7. Yüzyılda kral Kodros ve oğullarından Andropompostarafından inşa edilmiştir. Kendi adına sikke basılmayan tek İyon kentidir. Yüksek bir tepe üzerine kurulmuş olması gelişmesini engellemiştir. En iyi ılıcalara sahip olmasına rağmen ve ayrıca deniz ticaretiyle servet elde edecek durumdayken kentin konumu nedeniyle ne ılıcaları rağbet görmüş ne de bir liman yapılabilmiştir. Bu yüzden Ephesos ve Teos gibi kentlerden geride kalmıştır. Hatta bu yüzden de Horatius buraya “terkedlmiş kent” adını vermiştir. İyonia’nın altın çağında Lebedos’tan bir ozan, düşünür ve bilim adamı adı duyulmamıştır. Bugün tarihi kalıntı olarak fazla bir şey bulunmaz. Yarımadayı çevreleyen surlar bile fazla dikkat çekmez. Bunların yüksekliği de yaklaşık olarak iki metre kadardır. Ayrıca öyle özellikli taşlardan da örülmemiştir.
Tarihini ansiklopedi ve internet aracılığıyla öğrendim ama yakınında bulunan kişilerden bugünkü durumuyla ilgili bilgi aldım. Antik kent üzerine yapılmaya çalışılırken çıkan bir iki tarihi taş nedeniyle sit alanı olarak kabul edilmiş, yapının durdurulmasına karar verilmiştir. Tepenin eteklerinde görülen bir iki tatil köyü, sit alanı olduğu bilinmeden önce yapılmıştır. İyonia zamanında teknolojik nedenlerle liman yapılamamıştı. Bugün bu olanak var ama sit alanı olması nedeniyle izin verilmiyor. Gerçi sit alanı kararı var ama kaçak gecekondu yapımı dikkate alınmamış. Fotoğraf çekmek istediğimde elinde sopası olan gecekondu sahibi: “Burası benim arazim, resim çekemezsiniz!” diyerek köpeğiyle tehdit etti. Bu da sit alanının denetiminin olmadığını gösterir. HABER ve FOTOĞRAFLAR: GEZGİN |
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |